26 Mart 2013 Salı

Hikaye Ornekleri, Hikaye Örnekleri, Kısa Hikayeler


Kısa Hikaye Örnekleri
Yazımızda kısa hikaye örneklerinden Köle ile Aslan, Şahin ile Horoz, Çaylakla Bülbül adlı kısa hikayeleri okuyabilirsiniz…
Gerçek ya da gerçeğe yakın olayların anlatıldığı, romandan kısa edebi yazılardır. Hikaye ile roman türünün taşıdığı özellikler yakın olsa da hikaye romandan daha kısa bir türdür ve hikayedeki kahramanların sayısı daha azdır. Olaylar daha dar bir çevrede geçmektedir. Roman türünde ise olaylar daha geniş bir atmosferde geçmektedir. Anlatım bakımından romana benzeyen ancak romandan daha kısa olan yazı türüdür. Olmuş ya da olabilecek olayların anlatıldığı bu türde sadece kahramanların belirli özellikleri vurgulanmaktadır.
Olayların genellikle yüzeysel olarak anlatılmaktadır. Kişiler çoğunlukla hayatlarının belirli bir dönemi içinde anlatılır ve kişilerin tek yönü üzerinde durulur. Romanda birden çok olay işlenirken, hikaye de tek bir olay işlenmektedir. Olayın öncesi ve sonrası okuyucuya bırakılmaktadır. Romanda kahramanların en ine ayrıntıları hakkında bilgi verilirken, hikaye de şahısların çoğu uzun uzadıya tanıtılmaz ve karakter tahlillerine gidilmez. Çevre tektir ve sınırlıdır.
Kısa Hikaye Örnekleri
Alttaki hikayeler aynı zamanda ders verici hikaye türüne de girmektedir.
Köle ve Aslan
Vaktiyle bir köle kaçıp ormana sığınmış. Etrafta gezinirken, iniltiler içinde ızdırap çeken bir aslan görmüş. Önce korkup kaçmaya yeltenmiş. Fakat aslanın yerinden hiç kıpırdamadığını, yalvaran gözlerle kendisine baktığını görüp durmuş. Aslan kanayan pençesini uzatıyormuş ona. Köle dikkatlice bakınca, aslanın pençesine büyük bir dikenin saplandığını görmüş. Dikeni çıkarıp yarayı temizleyen köle, gömleğinden kopardığı bezle de iyice sarmış. 
Rahatlayan aslan ayağa kalkıp kölenin ellerini yalamaya başlamış. Sonra da önüne düşüp yaşadığı inine götürmüş. Her gün yakaladığı avları ine taşıyıp, köleye yardım ediyormuş. 
Bu beraberlikleri uzun sürmemiş. Ormana gelen avcılar ikisini de yakalamışlar. Ayrı kafeslere kapatıp günlerce aç bırakmışlar onları. Kralın da hazır bulunduğu bir gün kafesin ağzı açılmış. Aslanın köleyi nasıl parçalayacağını herkes merakla bekliyormuş. Büyük bir iştahla saldıran aslan, kölenin yanına gelince onu tanımış. Önünde bir köpek sadakatiyle durup ellerini yalamaya başlamış. Kral bu duruma çok şaşırmış. Köleyi yanına çağırıp bütün hikâyeyi dilemiş ondan. Anlatılanlardan çok etkilenen kral, kölenin affedilmesini, aslanın da ormana salıverilmesini emretmiş. 
Şahin İle Horoz
Şahin, tatlı bir daire çizerek süzüldü, yüzyıllık çınar ağacının dalına kondu. Gerçi kendisini hafif hafif esen rüzgarın kollarına bırakmıştı ama; yine de yorulmuştu inerken. Bir süre konduğu dalda soluklandı, üzerindeki tozları silkeledi ve “Biraz kestireyim.” diyerek iyice yayıldı. 
Tam bu sırada bir ses duydu. Horozun biri bağırtıyla kaçıyordu. Çınarın altına geldiğinde soluk soluğa kalmıştı. Dönüp arkasına baktı, kimsenin gelmediğini görünce rahatladı. 
Horozun kaçışını izlemiş olan şahin: 
- Hah hah hah hah, diye gülmüştü. 
Horoz, “O da kim?” diye çevresine bakınırken, şahin yukarıdan seslendi: 
- Benim, dostum, ben, şahin, başını yukarı kaldır. 
Horoz, sesin geldiği yöne kaldırdı başını, şahini gördü. 
Şahin hâlâ gülüyordu: 
- Ne oldu, kimden kaçıyordun öyle? 
- Tabii gülersin, dedi horoz, sana göre bir şey yok. 
- Kim kovalıyordu seni? 
Horoz: 
- Sahibim, dedi, kim olacak, ilerideki çiftlikte yaşıyorum. 
- Size şaşıyorum, dedi şahin, sahipleriniz, henüz yumurtadan yeni çıkmış bir yavruyken özenle besleyip büyütüyorlar, sizler için güzel evcikler yapıyorlar, kümeslerde bir eliniz darıda bir eliniz arpada yaşayıp gidiyorsunuz, yine de size yaranamıyorlar… Yahu, kendisine bu kadar yararı dokunan insanlardan kaçılır mı? 
Horoz, şahinin küçümseyici sözlerini dinledikten sonra: 
- Sen, dedi, bir şahini tavada kızarırken veya şişe geçmiş közde pişerken gördün mü hiç? 
- Yook, dedi şahin laubali bir tutumla, ne olacak? 
- Ben, dedi horoz; çok horozlar, tavuklar gördüm sahibim pişirirken, ona nasıl güvenebilirim? 
Beydeba, Kelile ve Dimne.
Çaylakla Bülbül
Bir çaylak varmış, 
Hırsızlığı dillere destan; 
Köyün üstünden geçtiği zaman 
Çocuklar bağırırlarmış 
Eşkıya geliyor diye. 
Günün birinde bir bülbül 
Düşmüş bu çaylağın pençesine. 
Baharın müjdecisi kuş 
Çaylaktan aman dileyecek olmuş:
— Seni doyurmaz ki, demiş, benim etim: 
Bütün servetim sesimdir benim.
Beni yemektense türkümü dinlesenize: 
Bırakın da Tereus’un başına gelenleri 
Anlatayım size!
— Kimmiş o Tereus? diye sormuş çaylak; 
Eti budu seninkinden daha mı toparlak?
— Hayır, demiş bülbül; tam tersine, 
Bir deri bir kemik kaldı aşkı yüzünden. 
Bir türküsünü söyleyeyim de dinleyin: 
Kim dinlese doyamıyor dinlemeye.
— Ya öyle mi? demiş çaylak;
Benim derdim sadece karnımı doyurmak. 
Senin müziğin benim neme gerek?
— Ama beni krallar dinliyor, demiş bülbül.
— Derdini krallara anlat demiş çaylak; 
Karnım zil çalarken benim 
Umurumda mı senin türkülerin!

2 yorum:

  1. bu hikayeler şimdi alıntı yada gerçek değil değil mi çünkü performans ödevim var ve hikaye yazmam gerek iki sayfayı geçmiyecek şekilde biri bana yardım edebilir mi

    YanıtlaSil